Hakkımızda

Çukurova Sanat Girişimi (ÇSG)

Toro, toro, toros… Çukurova’yı da kucaklayan dağ silsilesine adını veren Anadolu steplerinin özgür efendisi!

Hititlerin söylemiyle beyaz boğa, yıldırım şakıması soluğunu boşaltır Bolkarlardan, Aladağlardan, Toroslardan… Yeşil dinginliğe bakar sürekli…

Onun soluğunda durulur Üçüncü Delta. Anadolu’nun eski halklarına, Luvilere, Hattilere, Hurrilere, Hititlere yol/yollar açılır. O yolların en büyüğü Hitit dağ yolu doruklarda çatallanır. Biri, Birinci Deltayla İkinci Deltaya, öbürü Üçüncü Delta’ya uzanır. O yeşil kadife enginliğe… Sırtında Mitras, Mitras’ın elinde kalem Adonis çiçeklerine bakarlar…

Mitras, kalemini ruhuna batırarak, yeni bir evren yılını devindirirken Üçüncü Delta’da bir sanat girişimi başlatılır…

Ana ilkesi “Yerelden ulusala, ulusaldan evrensele”dir. Önce Adana Sanat Günleri, sonra  Çukurova Sanat Günleri başta, türlü isimlerle yıldız yıldız akar Çukurova’dan, Doğu Akdeniz’den ekin-sanat evrenine. Yıldızın ismi Çukurova Sanat Girişimi’dir artık. Pusulasız günlerde ekin-sanat etkinlikleriyle alçakgönüllü bir yol gösterici olmayı ilke edinir zamanla. 

ÇSG bir vakıf değildir. Kuruluşunun hiçbir aşamasında böyle bir yapı düşünülmemiştir. Dernekler yasasında tanımlandığı türden platform da, dernek de değildir. Bunların tümü üzerinde tasarlanmış, gönüllülük esasına dayalı, işlevi kültür-sanat olan bir yapılanmadır. Adı üstünde “girişim”dir…

Bu yanıyla evrim sürecinin başında olduğu varsayılır. ÇSG’de evrimini tamamlamak gibi bir yaklaşımın yeri yoktur, hiçbir zaman da olmamıştır. ÇSG sonsuza değin evrimini tamamlayamayacak/tamamlamayacak bir yapı olarak tasarlanmıştır. Tepe noktası her zaman eksik piramide benzer. Pramidin bu eksik yanıyla bile alınlıklı çatı konumunda olan ÇSG’nin altında Yazarlarevi Derneği (YED) gibi derneklerin, sanat platformlarının, vakıfların, türlü örgütlerin yer alacağı öngörülmüştür.

ÇSG, süreç içinde gereksinimlerin itkisiyle oluşmuştur. Bu, yaklaşık otuz yıllık bir süreyi kapsar. ÇSG’nin oluşumundaki yapı taşları Basın Özgürlüğü Anıtı-1991, Yerel Basın Kurultayı-1992, 1., 2., 3. Adana Sanat Günleri (1999-2001),  eş dönemde yapılan Adana Cumhuriyet (gazetesi) Kültür Merkezi etkinlikleriyle Uluslararası Çukurova Sanat Günleri’ne (UÇSG) verilen emeklerle döşenmiştir. Söz konusu etkinlikler kapsamında, çoğunluğu yurtiçinden Adana merkeziyle bölgeye bini aşkın, şair, yazar, ressam, müzisyen, kültür-sanat insanı gelmiştir. Yalnızca Yerel Basın Kurultayı’nda Adana’da ağırlananların sayısı 325’tir. Üç kez düzenlenen Adana Sanat Günleri’nde de 300’e yakın sanatçı-yazar konuk edilmiştir. Artık gelenekselleştiği yadsınamayacak -13 kez düzenlenen- UÇSG’nin bölge sanatına, ekinine katkıları bilimsel, sanatsal çalışmaların konusu durumuna gelmiştir.

ÇSG, felsefesi, ilkeleri olan bir girişimdir. ÇSG adı altında düzenlenen etkinlikler halktan, emekten yana, Aydınlanma devrimleri çizgisinde, estetik düzeyi yüksek ilerici niteliktedir. Yoz, arabesk, ucuz popülist yapılanmalara, estetik düzeyi düşük sanata karşıdır. ÇSG etkinliklerinde, nesnel açıdan hedef izleyiciye ulaşılamadığı halde, yapay yöntemlerle izleyici sayısı çokmuş izlenimi verilmez. Bu nedenle popüler sanatın uzağında durulur. Açılış törenlerinde Klasik Batı Müziği resitalleri verilir.

ÇSG’de bütçe yapılmaz. Kamu kaynaklarına da mesafeli durulur. Devletin merkezi yönetiminden bugüne değin proje ya da başka isim altında kaynak talep edilmemiş, bu konuda hiçbir girişimde bulunulmamıştır; ilkesel açıdan kullanılması da düşünülmemektedir.

UÇSG sürecinde iki belediyeden ayni destek alınmıştır. ÇSG gönüllülerinin arzusu bu kaynakların da alınmaması yönündedir. Şu anda eski söylemle demokratik kitle örgütlerinden Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne bağlı Ziraat, Makine, Veteriner, İnşaat, Mimarlar odalarıyla barolardan, ticaret, sanayi odalarından ayni destekler alınmakta, etkinlikler bağlamında işbirliği yapılmaktadır. Bunların yanı sıra ÇSG’yi destekleyen, birer ÇSG gönüllüsü olan yurtsever dost işadamlarının katkıları her türlü takdirin üzerindedir. ÇSG gönüllüleri, halkın katkılarıyla düzenlenen Adana Sanat Günleri’ndeki altın yılları ÇSG etkinliklerinde sürekli kılmak arzusunda, çabasındadır.

UÇSG, dünya çapında öncü sanatsal bir etkinliktir!

UÇSG’yi anlatmadan önce 3. Delta,  Çukurova Kültü, Çukurova Sanat Girişimi gibi kavramların altını çizmek gerekiyor.

3. Delta, Çukurova’ya tarafımızdan verilen bir isim, bir nitem. Çukurova insanı açısından binlerce yıllık birikimin, -kuşkusuz- bir tepkisel yaklaşımın ürünü. Tepkiselliğin içsel, dışsal nedenleri var. Dışsal nedenler etik bakışla emperyal açıdan yaklaşımlara ilişkin. Emik bakış açısından ise sorun oldukça karmaşık. Irkçı-milliyetçi-mukaddesatçı yaklaşımlarla Anadolu’daki Türk varlığına ilişkin miladın 1071 diye kavranması, sorunun bu yanını oluşturur. En önemli yanında ise çocukların, gençlerin tarih bilincinden, diyalektik düşünme yetisinden yoksun yetiştirilmesi, toplumsal algıyı bir başka boyuta çekme politikası bulunur.

Bu noktada, 3. Delta ile Çukurova Kültü yaklaşımları -biraz iddialı olacak ama- bir yeni arkeolojik verili tarihsel paradigma arayışı diye de yorumlanabilir. Öyle ya kimi yaklaşımlar felsefeyi Hermetizm’den, dolayısıyla Mısır’dan, kimileri antik çağdan, Yunan’dan başlatırken bu iki (eski – yeni) tarih anlayışı (Mısır-İon/Yunan) insanlık tarihinde yüzlerce yıllık tartışma sürecini işgal ediyorsa 3. Delta ile Çukurova kültü de nereden çıkıyor, yeri neresi bu ikisinin, sorusuna yanıt vermek gerekmez mi?

Biz, bunlarla konunun ne denli önemli olduğunu vurgulamaya çalışıyoruz yalnızca. Gerisi arkeologların, antropologların, tarihçilerin, sosyologların, sosyal bilimcilerin, araştırmacıların işi.

3. Delta, Mezopotamya ile Mısır uygarlıklarının Batı’ya, Batı’daki gelişmelerin de Doğu’ya aktarılmasında en önemli köprü olmasına karşın, nedense her zaman yok sayılmıştır. Oysa 3. Delta, eldeki -şimdilik- sınırlı kalıtlarla/verilerle bile tarihsel, sosyolojik, arkeolojik,  antropolojik açıdan dünya uygarlık tarihinin yadsınamaz gerçekliğidir. Bizce, 3. Delta’nın bu varsıl birikimi “Çukurova Kültü” diye tanımlanması gereken kültürel kalıt niteliğindedir.

Bölge insanının 3. Delta’ya özgü duyarlılıkla ürettiği antik söylenceler, öyküler, destanlar, türküler, felsefik, astrolojik düşünceler, düşünsel yapılanmalar, ne yazık ki, Batıcı kimi ideologlar, sistem adamları, vakanüvistler, sanat tarihi yazıcıları tarafından bölgede emperyal güç olarak bulunmaktan başka özelliği olmayan Grek ya da Latinlere aitmiş gibi  tanımlanagelmiştir.

Bunları dikkate alan bakışla yaklaşıldığında Çukurova Sanat Girişimi’nce gündeme getirilen Çukurova Kültü tanımının Çukurova özelinden, Anadolu’nun tarihsel mirasına sahip çıkma bilinci olarak belirdiği görülür. Bir bakıma, ÇSG gönüllüleri tarafından düzenlenen başta UÇSG, tüm etkinliklerin bu bilinçle biçimlendirildiği anlaşılır. Bu yanıyla ÇSG etkinlikleri Bizantinist İda yapılanmalarına, Bizans panteonuna karşı Dionysosvari bir girişim olarak kendini gösterir.

UÇSG, dünyada ilk kez bu biçimde düzenlenen (iki ülkede eş zamanda düzenlenmesiyle) bir etkinliktir. Büyük toprak sahibi devletlerin bulunduğu Amerika’yı bir yana bırakınız, neredeyse kent devleti konumundaki devletlerin bulunduğu Avrupa’da bile UÇSG’nin düzenlenme biçimi, daha önce kimsenin aklına gelmemiş bir yapıya sahiptir. UÇSG, iki ülkede (Suriye-Türkiye), eş zamanda çok merkezde (Halep, Lazkiye, Adana, Kozan, Ceyhan, Mersin, Tarsus, Silifke, Anamur, Antakya, İskenderun, Samandağ) düzenlenegelmiştir. Bir kezinde, açılışı Lazkiye’de, kapanışı Mersin’de yapılmıştır.

UÇSG’nin temel izleği “yerelden ulusala, ulusaldan evrensele”dir. UÇSG etkinliklerinde bu izleğin içeriğine uygun biçimde sanatçıları buluşturmak ereğiyle programlar şu yaklaşımla yapılandırılır:

Yereli yerelle, yereli bölgeselle, bölgeseli bölgeselle, bölgeseli ulusalla, ulusalı ulusalla, ulusalı uluslararasıyla…

UÇSG’de ayrıca, her yıl için özel bir izlek seçilir. Bu izleğin içeriği de o yıl düzenlenen paneller, konferanslar, konserler, sunumlar, çalıştaylar, sanatsal gösterilerle doldurulmaya çalışılır.

11. UÇSG’den itibaren yeni bir anlayışla (yine dünyada ilk) ulusal, uluslararası etkinlik düzenleme modeli uygulamaya konuldu. UÇSG’de, Suriye’nin yanı sıra İngiltere’nin Londra, Brighton, Avusturalya’nın da Sydney kentinde etkinlikler düzenlenmeye başlandı. Bu kentlerde yaşayan ÇSG gönüllüsü temsilcilerin, yazarların yazıları UÇSG etkinlik gazetesinde, Çukurova Ödülü kitabında yer aldı. UÇSG’de, bunların yanı sıra Çukurova’nın dışında ilk kez Bodrum’da da etkinlik düzenlendi. Gelecekte yurdun başka kentleriyle (İstanbul, İzmir, Ankara); dünyanın farklı yerlerinde (Çin, Hollanda, Almanya, ABD…) UÇSG etkinlikleri düzenlenmesi düşünülüyor.

UÇSG, iki sütun üzerinde yapılandırılıyor. Bu iki sütundan birini sanatın her dalıyla ilgili söyleşi, konferans, panel, konser, sergi, gösteri, sunum gibi çeşitli kültür-sanat etkinlikleri oluşturuyor. Bu sütunun yayın organı, etkinliklerin yapıldığı günlerde yılda bir kez yayınlanarak ücretsiz dağıtılan etkinlik gazetesidir.

Çukurova Ödülü ise UÇSG’nin ikinci sütununu oluşturuyor. Bu bağlamda, ödüle değer bulunan sanatçıya özgün bir plaket sunulurken bir de özel kitap yayınlanıyor. Ücretsiz dağıtılan bu kitap, UÇSG’nin üzerinde yükseldiği ikinci sütunun yayın organı niteliğindedir.

Çukurova Sanat Girişimi ise bu iki sütunun üzerindeki alınlıklı çatı konumundadır.

Çukurova Ödülü

 2009 yılından bu yana verilen “Çukurova Ödülü”, bir açıdan ödülü almaya değer görülen saygın kişiye, değerli sanatçıya sunulan “Ödül Özel Plaketi”dir. Bu plaket, Çukurova Kültü’nün yapı taşlarından olduğuna inandığımız Mitraizm’in Tauroktoni sahnesinin imlendiği bir antikçağ objesinden soyutlanmıştır.

Çukurova Ödülü, daha önce belirtildiği gibi UÇSG’nin iki sütunundan birini oluşturur. Ödül plaketinin esin kaynağı ise bölgemizin binlerce yıllık kültür birikimidir. Plaketin öyküsü, birkaç sayfa önce okuduğunuz “Torosların Boğası” başlıklı yazıyla özetlenmeye çalışılmıştır.

Ayrıca, ödül kazanan kişinin onuruna, sanatçıysa sanatını, bilim insanıysa bilimsel birikimlerini, öz yaşam öyküsünü anlatan bir de kitap yayınlanır. Bu kitap tek baskılıktır. Tanım yerindeyse basıldığı an “antika” niteliği kazanır.

Çukurova Sanat Girişimi, Çukurova Ödülü kapsamında antikçağda -bile- olduğu gibi ne “Roma Yurttaşlığı” ya da şimdi ABD’nin verdiği türden “Green Card”, ne “Greek” damgalı zeytinyağı ticareti yapma ayrıcalığı belgesi ne de günümüzde bir bankaya ya da holdinge sırtını dayamış yayınevinin, vakfın yüklü çekini verir.

Uluslararası Çukurova Sanat Günleri kapsamında, “Çukurova Ödülü” adıyla ilk kez 24 Nisan 2009’da verilmeye başlanan bu ödül, özendirme ya da başarı ödülü değil, bir değerlendirme ödülüdür. Ödül, özel anlamda “barış ödülü” olarak da değerlendirilmelidir.

Çukurova, neolitik dönemden bu yana, Afrika-Ortadoğu-Anadolu, Sümer-Babil-Hatti-Hurri-Hitit-Anadolu, Uzakdoğu-Doğu Akdeniz-Grek-Latin dünyası arasında bir kültürel köprü, bir geçiş noktası olmuştur. Günümüzde, dünyada özgün geçmişe sahip ender bölgelerin başında gelen Çukurova’nın komşusu, kültürel kimliğinin bir parçası Doğu Akdeniz’in güney kıyılarından Irak’a Ortadoğu yer yer kan ve gözyaşına boğulmuş, bölgenin Transkafkaslardan Kafkaslar’a, Orta Asya’ya dek uzanan kısmı ise küresel emperyalizmin saldırı tehdidi altında inlemeye başlamıştır.

Adana ve İskenderun kıyılarının öne çıktığı yeni bir yatırım ve ekonomik yapılanma programı, Çukurova’nın yakın gelecekte dünyanın önemli çekim merkezi olacağının işaretini vermektedir. Bölgemiz adına olumlu karşılanması gereken bu durum bile, “kan içen topraklar” diye bilinen bölgemizde “kan, gözyaşı ve barut kokusuna yeni gerekçe yapılabilir mi” kaygısına yol açmaktadır. İşte, bu gelişmeler, Ortadoğu ve bölge insanını her zamankinden daha çok barışa gereksindirmektedir.

Bu gerçeklikler karşısında, ilerici, aydınlanmacı, emekten yana tavır koyan, insan onuru ve sevgisinden beslenen etkinliğimizin temel felsefesi tek sözcükle “barış” olarak seçilmiştir…

“Çukurova Ödülü” bölgemizde sinemadan tiyatroya, resimden müziğe, şiirden romana, makaleden fıkraya, röportaja, çeşitli alanlarda eser sahibi sanatçı, akademisyen, gazeteci, yazar, kültür-sanat, bilim ve edebiyat alanlarında emek ve ürün veren, kültür ve sanatla uğraşan, Çukurova’yı tanıtan, yücelten, Doğu Akdeniz’e, Ortadoğu’ya barış tohumları eken insanlara, tüzel kişilere verilir.

Öncelikle Doğu Akdeniz’de, Türkiye’de verilen Çukurova Ödülü “sanatsal, sosyal, toplumsal gereklilik” zorunlu kıldığında dünyanın herhangi bir yerindeki sanatçıya, kültür-sanat ya da bilim insanına, tüzel kuruluşa verilebilir.

Ödülün değerlendirmesi, Çukurova Sanat Girişimi yönetimince belirlenen Seçici Kurul tarafından yapılarak her yıl etkinlik tarihinden en az 15 gün önce basın-yayın, iletişim araçları aracılığıyla açıklanır.

Ödüle değer görülen kişiye/kişilere, kuruluşa bu amaçla hazırlanmış özel plaket verilir, adına anı kitabı yayınlanır.

Yazarlarevi

Adana geleneksel konut mimarisinin nitelikli örneklerinden biri olan Yazarlarevi binası 19. Yüzyıl sonlarında Ekmekçi Halil Bey tarafından yaptırıldı. Güçlü statik yapısıyla bugüne değin ayakta kalan, 98 Adana depremine bile dayanan konak, günümüzde Adana’da tarihi kent kimliğinin önemli parçalarından biri olarak değerlendiriliyor.

Birinci Dünya Savaşı’yla sonrasında verilen Kurtuluş Savaşı’nda sığınak olarak kapılarını halka açan konak, Çukurova Sanat Girişimi’nin önerisi üzerine Seyhan Belediyesi tarafından “Yazarlarevi” yapılmak üzere restore edilmiştir. Konağın, ÇSG danışmanlığında önce Adana’da, bütünüyle Çukurova’da, Doğu Akdeniz’de kültür- sanat dünyasının buluşması için merkez olma işleviyle halkın hizmetine açılması amaçlanmıştır.

YED yönetimince yönetilecek Yazarlarevi’nde de tecimsel yapı düşünülmemiştir. ÇSG’nin merkezi konumunda olacak Yazarlarevi’nin uzun süredir düşlediğimiz “Çukurova Okulu” adıyla çalışmalar yapmak, türlü kültür-sanat etkinlikleri, kurslar, çalıştaylar düzenlemek asal görevi olacaktır. Yazarlarevi, yalnızca Adana’nın değil, Çukurova’nın kültür yuvası, dünyaya açılan penceresi olacaktır.

Çukurova Sanat Girişimi Gönüllüleri