16. Çukurova Kitap Fuarı/ FORUM /“ 2000’ler şiiri, şiir eleştirisi, şiir okurunun şiire yaklaşımı.” 

0
1000

 “ 2000’ler şiiri, şiir eleştirisi, şiir okurunun şiire yaklaşımı.” 

Cemil Okyay

2000’lerin şiiri için şunları söyleyebilirim: Genel olarak baktığımızda izlek ve konu çerçevesinde söz konusu şairler ve genç şiir, tarihsel, toplumsal, antropolojik, kültürel bir coğrafya bağlamında, nostaljik geri dönüşlerle, unutulan ve unutmakla uğranılan etik ve erdem kaybını, sosyo–ekonomik sorunları, yabancılaşmayı ve toplumsal çürümeyi, kaosu, şiddeti, barbarlığı, doğaya olan duyarsızlığı işaret etmekte, insanlığı yaşanılan trajedilere karşı duyarlı olmaya çağırmaktadırlar. Dişil dili cesaretle kullanan ve şiddete, susturulmaya karşı çıkıp cinsiyet ayrımcılığını, ötekileştirmeyi, eril egemenliği aktörel açıdan sorgulayan kadın şairlerimizin de bu yıllarda güçlü şiirler yazdıklarını görüyoruz. Mitoloji, mistisizm, renkler, plastik sanatlar, müzik, resim, tarihin, ülke ve dünya yazınının önemli kişilikleri ve doğa,2000 şiirinde imgesel dilin kurulmasında etkindir. Şiirin ve şairin ne’liği üzerine düşünceler ayrımsanmaktadır. Uzakdoğu felsefesine, bilgelerine uzanarak Hint felsefesindeki Upanişadların, haiku ile düzyazısal şiiri bir araya getirip alışılagelmiş şiirin dışına çıkan, Batı denemelerini şiirinde alt metin olarak alıp imgelerle zenginleştirerek şiirini kuranlar var. Hakikat arayışlarının, Yeniçağ ve Antik Çağ felsefesiyle ilgili anıştırmalar,dilin konvansiyonel yapısıyla oynandığı,  sapma ve oxymoronların da kurguda işlevsellik kazandığı görülmektedir.Şiir eleştirisinde, önyargılı ve yerleşmiş kalıplaşmış parametrelerden kurtulamama; şiirimizdeki marjinal yeni denemelerin gözden kaçırılması, öznel-nesnel dengeyi kuramama, “orta tabaka aydını duygusallığı”nın da eleştiri ve eleştirmen için bir handikap olduğunu söyleyebiliriz. Bir yöntem ve sistem içermeyen, psikolojik ve felsefesel altyapıya yaslanmayan, beklenti ufkunun, alımlama estetiğinin, çoğul okumanın unutulduğu bir eleştiri sorunu var. Eleştirinin derin okuma olduğunu ve bilimle okuma arsında durduğunu belirten Roland Barthes’in, yapıt karşısındaki sorumluluk ile eleştirmen olarak kendi sözünün doğruluğunun özdeşleşmesiyle, eleştirel söylemin doğruluğunun sağlanmasının önemli olduğunu vurgulayan sözleriyle değerlendirmelerime son veriyorum.  

21. YÜZYILIN İLK ÇEYREĞİNDE ŞİİRİMİZ

ŞAHİN TAŞ

2000’li yıllar şiirinin 2000 öncesi şiirinden kopuk bir şiir olduğunu düşünmüyorum.

80’li, 70’li, hatta 60’lı yıllarda şiire başlamış birçok şairin gençlerin yanı sıra bu dönemde şiir yazmayı sürdürdüklerini de görüyoruz…

Ben 21. yüzyılın bu ilk çeyreğindeki şiirimizi kısa başlıklar hâlinde değerlendireceğim.

 Özellikle imgeci şiirin üzerinde İkinci Yeni gölgesinin hâlâ gezindiğini söyleyebilirim.

Ayrıca Behçet Necatigil okulundan gelen Hilmi Yavuz ve müritleriyle süren, geleneksel şiire eklemlenen, onu yenileyerek sürdüren bir eğilimin de imgeci şiir bağlamında bu dönem şiirine damgasını vurduğunu söyleyebiliriz.

Garip şiirinin etkisinin de anlatımcı şiir üzerinde sürdüğünü söylersek pek yanlış olmaz sanırım. Yeni Garip diyebileceğimiz bir damarın da günümüz şiirinde var olduğunu söylemek mümkün…

Bu ilk çeyrekte somut/görsel-deneysel şiir yazanların bir yenilik arayışı içinde, işi zaman zaman lirizm karşıtlığına, “anti şiire” vardırarak, ön plana çıktıklarını, çıkardıkları dergiler ve oralarda yayımladıkları poetik yazılar aracılığıyla etkin olmaya çalıştıklarını gözlemleyebiliyoruz.

21. yüzyılın içinde bulunduğumuz bu ilk çeyreğinde kadın şairlerin sayısında da, görece bir artış görüldüğünü söyleyebiliriz.

Geçenlerde Haydar Ergülen’in bir şiir kitabı için yazdığı bir yazıda kullandığı bir ifade, dikkatimi çekti. Şöyle diyordu: “Onda Garip’ten günümüze yazılan şiirin nerdeyse tüm temsilleri içeren bir deney havası var.”

Ben bu sözlerin, o şairin özelinden bağımsız olarak, adeta 2000’ler şiirini ozetlediğini düşünüyorum.

Sabahattin Kudret Aksal’ın  “Türk şiiri heceye doymamıştır,” diye bir sözü var. 2000’li yıllarda çağdaş şiirimizde Garip’ten sonra defteri dürüldüğüne inanılan hece şiirinin bazı şairlerce sürdürüldüğüne de tanık oluyoruz.

Bu dönemde çağımıza denk düşen minimal edebiyata ilginin sonucu olarak çok sayıda haiku ya da haiku kitabı yayımlanmış olmasına da dikkatlerinizi çekmek isterim.

2000’ler şiirinde dil kullanımı konusunda şairlerde özellikle “Osmanlıca” sözcükler başta olmak üzere yabancı sözcüklere bir düşkünlüğün varlığını da saptayabiliriz. Artık kimse, dil konusunda Fazıl Hüsnü Dağlarca gibi Öztürkçe yazma özeni içinde değil!

Ve sözlerimi bitirirken giderayak pişmiş aşa su katayım. Tartışmanın da fitilini ateşleyeyim.

Gazetelerden bir haber:

2000’li yıllar şiirinin öne çıkan isimlerinden biri olan Ömer Erdem: “Toplum  modern Türk şiirini okumuyor,” demiş!

Benim buna yanıtım:

Baskı dönemlerinde sanat tespih böceği gibi içe kapanır. Toplumsal konu ve izleklerden çok bireysel olana yönelir, sembolik, kapalı anlatımı yeğler. Bu böyle olagelmiştir.80’den sonra bunun şiirimizde bir alışkanlığa dönüştüğünü düşünüyorum. Zamanımız olursa bunun başka sebepleri üzerinde de konuşuruz.

Etkinlikte okuyacağım şiir:                               

EZİDİ ÇEMBERİ

yola çıkarken           

zorlukları düşünme

yola çık, erken

yolda bulursun                        

aradığını

ya içinde ya Çin’de!

şiir

kanat çırpan sinekkuşu,

çırpınan yaşam

değilse nedir   

raylar uzayıp giderken

çın sabahta?

bak kuyudan su çekiyor kadınlar

çıkrığın sesi, suyun şıpırtısı

Ezidi çerçi köye girdi, peşinde çocuklar

eyvah, haylazın biri çemberi çizdi!

yalvaran bakışlar…     

sen misin adım adım yaklaşan oraya?   

çocukluğun mu gelen seninle?

bir Ezidi çemberi mi dünya,                            

hapsolduğun?

doğarsın, yaşam saldırır                                  

çarpar tenine rüzgâr;

renk, koku, ses

yol bulup iner hava ciğerlerine

yolculuk doğurgandır şair

çiyin çiçekteki çınıltısını işit         

yolculuk doğurgandır şair                       

çık çemberinden, tinini bileyle!

bak çocukluğunun kuşları:

kırlangıç, zevzir

dedenle kıyısında durmuştunuz hani

tarlalar, tarlalar…          

yolculuk doğurgandır şair

Everest’in tepesinde turnalar!

                                     

2000’li ŞİİRLER 

    Şiiri seven, şiirden anlayan tüm şairlerin ve şiir dostlarının da bildiği gibi, şiirin üç ana öğesi vardır; duygu, düşüne ve müzikalite yani lirizm. Dördüncü olmazsa olmazı da bu öğelerin estetik yani yakışır birlikteliğidir.

    Bu öğeler oluştuğunda ve estetik birliktelik sağlandığında, o dizeler şiir kabul edilebilir, içeriği ne olursa olsun, biçimi de ister klasik isterse de modern veya isterse de postmodern olsun, yeter ki lirik ve anlaşılır olsun…

    2000’li yıllarda yazılmış ve halen de yazılmakta olan bazı şiirlerde bu bütünlüğün kaybolduğu gözlenmektedir…

   Henüz şiir düzeyine çıkamamış bazı çalışmalarda, hatta birçok şiirlerde, ya Dadaist-absürt dizeler yer almakta, ya da anlaşılması çok zor hatta şairinin bile anlayamayacağı kapalı dizelere ve hatta cılız, zayıf söz dizilerine veya imge peşinde koşarken gülünç duruma düşen şairlere de rastlanmaktadır.

   Şiirde imge olmalı ama yerli yerince ve gerektiği kadar olmalı…

   Ve yine herkesin bildiği gibi, şiiri şiir yapan en önemli öğenin müzikalite yani lirizm olduğu gerçeğini kabul edersek, birçok şairin bu gerçeği bilmediği ya da bilerek  göz ardı ettiği gözlenmiştir.

   2000’li yılların önemli saptamalarından biri de, lirizmden yoksun ‘düzyazı şiirlerdir’, yani sadece duygu ve düşünce içeren yazılardır.

    Sonuç olarak;

    Çok güzel duygu ve düşünceler içerse bile, ne kadar açık veya kapalı olsa bile, herhangi bir metin, lirizm olmadan asla şiir olamaz, eksik kalır, güzel sözler içeren bir metinden ileriye gidemez…

   2000’li yılların önemli olgusu; bir kısım şairlerin geleneksel, klasik şiir anlayışına sadık kalması fakat önemli bir kısmının da yeni arayışlar içinde olduğu görülmektedir…

    Saygıdeğer şairlerimizi lirik, anlaşılır; yani tam ‘’şiir’’ yazmaya davet ediyorum…

   Sonsuz saygılarımla…

                                                      ( Durmuş Ali Özkale- Şair-Yazar- Müzisyen) ADANA

2000’Lİ YILLAR ŞİİRİNDE ŞİKÂYET

Doç. Dr. Bilge KARGA GÖLLÜ

Tarihî birer belge rolü üstlenen metinler estetik yönüyle ön plana çıkarlar ve şiirin toplumsal sorumluluğunun olmadığı hâkim bir görüş olarak karşımızda durur. Ancak edebî çevrelerce kaleme alınan her türlü yazının ait olduğu asrın dünya görüşüne, toplumsal olaylarına ışık tuttuğu ve hayata tanıklık ettiği yadsınamaz. Bu araştırmada 2000’ler şiiri “şikâyet” konusu bağlamında değerlendirilmiş, dönemin önde gelen bazı şairleri üzerinden asrın şikâyetleri değerlendirilmeye çalışılmıştır. Kapsamlı bir çalışmayı gerektiren araştırmanın verileri buraya sığmayacak kadar fazladır. Çalışmanın sınırları göz önünde bulundurularak burada birkaç örnek vermekle yetinilmiştir.

Tuğrul Keskin’in (d. 15 Mayıs 1961, Aralık, Iğdır) Eski’ten başlıklı kitabındaki şiirlerinde Ortadoğu’nun yangın yeri olması, maden işçilerinin durumu, kirletilen sular, kadınların modern dünyadaki tercih değişimleri konu edilir:

Esmer bir şarkı bulaştırıyorum sesime

Devriliyorum Zonguldak havzasına, düşün

Bir parça kömür nasıl dönüşüyor isyana

(Eski’ten)

Didem Madak’ın (d. 8 Nisan 1970, İzmir – öl. 23 Temmuz 2011, İstanbul), Grapon Kağıtları, Ah’lar Ağacı ve Pulbiber Mahallesi isimli şiiri kitaplarında kadına şiddet, halk sağlığını tehdit eden bazı uygulamalar ön plana çıkmaktadır:

Kadınlar öldürülmesin senfonisi

Şeker de yiyebilsinler notalarla

Cinayetler saçlarını çözüyor, beyaz kadınların omuzlarına

Ben yüzü kalpten kadınlar çizerek rahatlıyorum pastel boyayla

(Pulbiber Mahallesi)

Küçük İskender (d. 1964, İstanbul-öl. 3 Temmuz 2019, İstanbul) Karanlıkta Herkes Biraz Zencidir kitabındaki mısralarında dünyadaki olaylara duyarsız olma, korku, kadınların yaşadıkları zorluklar karşısındaki hâlini eleştirir.

İsrail’de canlı intihar saldırısı

Bütün dualarda ölüm orucu sürüyor

Çok işlevli nefretlerle sürüyor hücre evi baskınları

Maymunların çiftleşme zamanını gösteriyor televizyonda

National geographic!

(Karanlıkta Herkes Biraz Zencidir)

Nisa Leyla (d. 15 Nisan 1972, İskenderun) Yokoluş Bir Sözcükse’de savaşlar ve yoksulluğa dikkat çeker:

Bir yağmurdan destek bekliyorum

Alışverişimi yapsın

Dünya çocuklarına yemek pişirsin

Söndürsün filistin’deki ateşi

Sadece yemekte kullansın

(Yokoluş Bir Sözcükse)

Yüzyılın şiir antolojilerinde kadın şairlerin sayısının dikkat çekici oranda fazlalaştığı görülür. 2000’li yılların şiirinde “şikâyet” daha etraflı ele alındığında asrın birçok yönüne ışık tutabileceği gibi kadın şairlerin gözünden toplumsal olaylara bakabilmeyi sağlayacaktır.

Önceki İçerikÇukurova Okulu Şubat programı
Sonraki İçerikÇUKUROVA ÖDÜLÜ 2024

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz